Raşot Vadisinin Emektar Şoföru

0
342

Bahadır ŞİMŞEK      (1936-22.10.2010)
Bahadır Şimşek, 1936 yılında gayet sağlıklı bir bebek olarak dünyaya gelerek başta ailesi ve etrafındaki insanların sevinmesine mutlu olmasına sebep olur. 1944 senesinde Raşot Eski Caminin altındaki İlkokula başlar.(1., 2., 3. Sınıf). (öğretmeni Eğitmen Hoca (Muhammet GÜLTEKİN)) İlkokul eğitiminin geriye kalan iki senesini de 1947 de açılan Karaağaç Köyü İlkokulunda tamamlar.

1944 senesinde Raşot Eski Caminin altındaki İlkokula başlar.(1., 2., 3. Sınıf). (öğretmeni Eğitmen Hoca (Muhammet GÜLTEKİN)) İlkokul eğitiminin geriye kalan iki senesini de 1947 de açılan Karaağaç Köyü İlkokulunda tamamlar.
1951 senesinde İstanbul’a gelerek gurbet hayatına atılır. Asmalı Mescitte bir ekmek satış bayisinde çalışmaya başlar.
1953 yılında İsmail Dayısının tatlıcı dükkânını çalıştırmaya başlayarak aynı zamanda profesyonel iş hayatına da atılmış olur.
1954 yılında Abisi Mevlüt ve kardeşi İsmail Beyle beraber Yedikule’de bir bakkal dükkânı işletmeye başlar ve gıda sektöründe tecrübelerini artırır.
1956 yılında Abisi Mevlüt ve kardeşi İsmail Beyle beraber, Adapazarı İstanbul Caddesinde İstanbul Pastanesini açarak iş hayatlarına devam eder.
1958-60 yıllarında Vatani görevini, Ankara’da İstihkâmcı olarak tamamlar. Asker ocağında İnşaat ustalığı konusunda ciddi tecrübeler kazanır. Askerden döndükten sonra bir müddet Adapazarı’nda kaldıktan sonra;
1960 Yılında evlenir.
1962’de tekrar İstanbul’a gelerek Çok sevdiği ve bir o kadar da saygı duyduğu Halil Şimşek’in(Allah rahmet eylesin) Bakkal dükkânında çalışmaya başlar.
1963 yılında abisi ve kardeşiyle beraber İstanbul Kurtuluş Caddesinde bir bakkal dükkânı açarlar. 1972 yılına kadar gıda sektörüyle birlikte İnşaat işleriyle de uğraşmaya başlarlar.
1972 yılında Kurtuluş Caddesindeki bakkal dükkânlarını satarlar.
1972 yılında İlk minibüsünü alarak kardeşi İsmail Bey’le beraber Rize’ye, köylerine dönerler. Vermiş oldukları bu karar aynı zamanda uzun bir serüvenin de  başlangıcı olur. Bir vefa borcu mudur, yoksa memleket sevdası mı bilinmez ama ömrünün sonuna kadar bu mesleği kesintisiz yapması dikkate şayan bir durumdur.
Doğarken, kendisinin ağladığı, etrafındaki insanların sevindiği bu çileli ömrün nihayetinde ise Rabbine kavuşma arzusuyla sevinen, ama etrafındaki insanları büyük bir üzüntüye gark eden, onları tüm hücrelerine kadar ağlatan ve sevenleri tarafından ihtişamlı bir şekilde Dar-i Bekaya uğurlanan bu güzel insanın hikâyesi elbette ki burada bitmeyecektir.
Gurbetlerde çalışarak aldığı ilk arabası Fort minibüsüyle Raşot Vadisine hizmet etmeye başladı. Hizmeti suresince sabır kar ve dürüst kişiliğiyle o vadide insanların gönlünde taht kurdu.
25 Yılda ancak 2 araba eskitebildi
İlk arabasını 1972 Tarihinde alarak Karaağaç(Rasot) vadisine yolcu taşımacılığı yapmaya başladı. O zaman köy yolları çok bozuktu. Bu yollarda diğer arkadaşları ikinci ve üçüncü arabalarını alırken bahadır dayı daha ilk aldığı arabasıyla hizmet etmekteydi. Çayeli’nden aynı anda katlığı diğer arkadaşları köye vardığında Bahadır dayı ancak Haytef’e varmış olurdu. Çalıştığı ve hizmet ettiği surece her zaman büyük bir titizlik ve sabırla varacağı yere 10 dakika daha geç gitmeyi hedeflerdi. Arabasını şehir içinde bile 4 vitese atmazdı. Bir gün arabasının vitesi arıza yapan Bahadır dayı tamirciye gider. Tamirci aracı tamir ettikten sonra, Bahadır  Dayımıza şöyle der: Ya dayı sen bu arabayı aradan dördüncü vitese atsaydın bu şanzıman arıza yapmayacaktı.

Babamızın Bizlere Bıraktığı En Büyük Değer  Manevi Mirasıdır.
Oğulları Muhammet, Selim ve Şaban Cevizlide kendilerinin sahibi olduğu ROKA Restoranda ben ve arkadaşlarımı misafir ettiler. (Roka isminin rahmetli babaları tarafından önerildiğini de bu arada öğrenmiş olduk).  Burada Selim ile olan söyleşimizde Bahadır dayının nasıl bir baba olduğu konusundaki izlenimlerini aldık.
Biz 1 kız 3 erkek olmak üzere toplam 4 kardeşiz. Evlatları olarak babamızdan çok şey öğrendik. Kendisini, sigara tiryakiliği hariç hep örnek aldık. Babamız; yaşam tarzındaki tutarlılığı, sabrı ve sarsılmaz karakteriyle bizlere hep örnek olmuştur.   Ahlaklı ve dürüst olmak, kul hakkı ve haram yememek, babamızın bizlere bıraktığı en büyük manevi mirastır.
Babamız iyi bir  Müslüman’dı.
Dini yaşantısında ifrat ve tefritleri yoktu. Riyasızdı ve samimiydi. Az ve öz konuşurdu. Hak ve adalet terazisi gerçekten mükemmeldi. Babamız bize komşu ve akrabalarımızla devamlı iyi geçinmemizi, sabırlı ve alçak gönüllü olmamızı tavsiye ederdi. Biz;  çocukları olarak ona göstermiş olduğumuz sevgi ve saygı karşısında o da bize sevgi ve merhametini esirgemezdi. Şöyle ki: Babamın sigara içtiği zamanlarda arabamıza bindiğinde sigarasını söndürmeden arabamıza binmezdi. Ben de, babama; “bu arabada sigara içiliyor  ve ben bundan rahatsız olmuyorum”, içilmesinde bir sakınca olmadığını anlatsam da o hiçbir zaman sigarayla arabamıza binmezdi.  Sigaradan mevzu açılmışken şunu da belirtmek isterim. Babam sigarayı bırakmaya karar verdikten sonra, sigarayı bir daha ağzına koymadı. Bu hareketiyle de güçlü bir iradeye sahip olduğunu da görmüş olduk.
Mesleğini Hizmet Aşkıyla Yapardı. Minibüsçülük yaptığı sırada yolcularıyla ilgili hiçbir özel bilgiyi ve sırrı bizimle kesinlikle paylaşmazdı. Yapmış olduğu işi çok titizlikle yapar, geç olsun güç olmasın prensibiyle hareket ederdi. Tüm işlerinde insan merkezliydi. Asla maddi menfaati ön plana almazdı. Mesleğine hep bu felsefeyle yaklaşmış,  köylüsüne ve insanlara yaklaşımı hep böyle olmuştur.
Oğulları Muhammet, Selim ve Şaban Cevizlide kendilerinin sahibi olduğu ROKA restoranda ben ve arkadaşlarımı misafir ettiler. Burada Selim ile olan söyleşimizde Bahadır dayının nasıl bir baba olduğu konusundaki izlenimlerini alarak sizlerle paylaştık. Bizleri kırmayıp Zaman ayırdıkları için Muhammet, Selim ve Şaban’a teşekkür ediyoruz.
Röpörtaj: İslam BİLGİN